Haberler

Anne Sütünün Bağırsak Mikrobiyatası İçin Önemi

Bebekler anne karnında amniyotik sıvı içinde tüm hastalık yapan ve yapmayan mikropların olmadığı steril olarak adlandırılan amniyotik sıvı içinde gelişimlerini tamamlayarak dünyamıza doğduklarında ne ciltlerinde ne de bağırsaklarında onları bu dünya mikroplarından koruyacak “Mikrobiyota” denilen bakteri florası henüz mevcut değildir. Bu nedenle de yeni doğanın ilk ten temasını anne veya baba ile yapması, florasının dost bakteriler ile tanışması ve sonrasında hiç değilse 48 saat yıkanmadan bakım yapılması ve anne yanına bırakılması çok kıymetli, çok önemlidir. Bu ilk temasla bebeğin cildinde ve bağırsaklarında dost bakteriler yerleşmeye başlar; ilk yerleşen bakteriler büyük oranda kişinin hayatı boyunca var olacak bakteri florasının içeriğini belirler.
Bebeğin annesinin vücudunda yaşadığı dokuz ay boyunca ona tanıdık olan bu dost bakterilerdir. Bebeğin normal doğumda yüzü anüse dönük olarak doğması da tesadüf değildir, vajina ve anüs yakınındaki dost bakterilerle teması sayesinde kendi florasını şekillendirir. Bebeğin ilk besini olan kolostrum kanımızdakinden neredeyse yüz kat daha fazla antikor (mikroplardan koruyucu etken) içerir ve bebeğin ihtiyacı olan mineraller, proteinden zengin, yoğun kıvamlı olup, bebeğin kan şekerini dengeler. Ayrıca tüm iç mukozayı bir cila gibi kaplayarak bağırsakları mikroplar ve yabancı proteinlere karşı korur. Miktar olarak az hatta damla damla dahi olsa doyurucu, koruyucu özelliği ile zaten mide kapasitesi küçük olan yeni doğan için yeterlidir.
Bebekle annenin ilk günlerde ten tene temas etmesi, bebeğin emme isteğini arttırarak sütün çoğalmasını bebeğin mide kapasitesinin artmasını sağlar. Anneye olumlu teşvikler yapılmalı, etrafı ve sağlık çalışanlarının anne sütü ile ilgili destekleyici tavırları, emzirme öncelikli tutumları önemlidir. Bebek sezaryen ile doğmuş ise veya normal doğum sırasında kullanılan ilaçlar sebebiyle uykulu, emme refleksi yetersiz ise; el ile, pompa yardımı ile çıkarılan süt bebeğe verilmeli hemen mama takviyesi önerilmemelidir. Sık meme verilmesi, süt sağımı ve masaj uygulamasının düzenli yapılması, ten temasının sürekliliği sayesinde zaten süt verimi iki üç gün gibi kısa süre içinde çoğalacaktır. Anne sütü ile besleme bebekleri hastalıklardan, mikroplardan ve günümüzde sıklıkla görülen alerjik hastalıklardan korumakta, biyolojik besin özelliği probiyotik ve prebiyotik içermesi sebebiyle simbiyotik yapıda olması da anne sütünün eşsizliğini kanıtlamaktadır.
Son yıllarda adeta salgın gibi artan alerjik hastalıklarda anne sütünün koruyucu etki mekanizmasının yanı sıra barsak bakterilerinin sağlığımıza etkileri de yeni yeni öğrenilmeye, enfeksiyonların ve alerjilerin önlenmesi için barsak flora değişkenlerinin üzerinde durulmaya başlanmıştır. Sindirim sistemi ve bağırsaklar yaklaşık 300-400 metrekareyi bulan geniş bir mukoza yüzeyi olarak besinlerle ve mikroplarla gelen çevresel ajanlara maruz kalmaktadır. Karşılaşılan bu ajanlara karşı bağırsak epiteli, mukozal immun sistem ve boşaltım sistemindeki mikroflora sayesinde koruyucu bir bariyer oluşmalıdır. Organizmamızda yaşayan iyi bakteriler, yeni damarların tomurcuklanıp gelişmesinde, bağışıklığın artmasında büyük fayda sağlar. Barsak bakterileri lipidlerin yağ asitlerine dönüşmesi, proteinlerin peptit ve aminoasitlere parçalanması ve vitaminler üzerinde de çok önemli rolü vardır. Kalın bağırsağa sindirilmeden gelen kompleks karbonhidratları fermente ederek kısa zincirli yağ asitleri oluşturup barsak bakterilerinin çoğalıp kolonize olmasını böylece koruyuculuğunun artmasını sağlar. Dengeli barsak gelişimi yazının başında da belirttiğim gibi, bebeğin doğum şekli ve ilk günlerde ki beslenmesiyle yakından ilgilidir.
Tıbbi nedenler, sezaryen doğum, annenin kararı veya prematür doğum sebebi ile anne sütü alamayan bebeklerde daha sık alerjik ve immün sistem hastalıkları, gaz, ishal, kabızlık ve enfeksiyon hastalıklarının görülme sebebi olarak doğumun vajinal yolla gerçekleşememesi ve anne sütü ile beslenememe sonucu kakasında bifidobakteri denilen yararlı bakteri sayısının yetersiz olması sebep gösterilmektedir. Özellikle prematür bebeklerde patojen olarak adlandırılan zararlı bakterilerin artışı ciddi olumsuz sonuçlara yol açabilmektedir. Prematür bebekler için anne sütünün önemi büyüktür.
Anne sütü alamayan bebekler için probiyotik kullanımı önerilmektedir.
Probiyotik kullanımı gebelik esnasında da fayda sağlamakta olup, günümüzde barsak florası değişikliği ve immünitenin arttırılmasının probiyotiklerle elde edilebilmesi konusunda çalışmalar artarak devam etmektedir. Probiyotik nedir diye soracak olursanız; besinlerle birlikte veya ayrı olarak uygun miktarda alındığında mukozal ve sistemik immuniteyi düzenleyerek, bağırsaklarda besinsel ve mikrobiyal dengeyi sağlayıp, konakçı iyi bakterilerin sağlığını koruyan ve çoğalmasını destekleyen canlı iyi bakterilere verilen isimdir.
Probiyotiklerin temel özelliği doğal olarak kalın bağırsakta bulunmasıdır. Kullanılan probiyotiğin de mide ve safra asidinden zarar görüp tahrip olmaması için bağırsağa %100 canlı ulaşabilen çift kaplama teknolojisi ile hazırlanmış olmasına özen göstermeliyiz.

Check Also

Emzirme

Emzirme en eski ve kadim besleme şekli olup, bebeğiniz için türüne özel, vücudunuz tarafından bebeğinizin …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir