Çok severek takip ettiğim Uzman Klinik Psikolog Burcu Gençer’in güzel bir yazısı… Keyifle okumanız dileği ile…
Sevgiler, Ayşe Öner —————————————————————————————
Yeni doğan bebeklerin en önemli çabası tanıştıkları yeni dünyaya adapte olmaktır. Bizlerin alışık olduğu her türlü uyaran onlar için büyük bilinmezlik. Nefes alıp vermek, sesleri daha net duymak, ışıkla tanışmak, soğuğu hissetmek ilk defa karşılaştığınızda çok şaşırtıcı olabilir.
Bebekler ilk yıllarında dünyayı duyu organları aracılığıyla tecrübe ederler. İlk aylarda henüz kendi başına hareket edemeyen bebeğiniz, vaktinin çoğunu yattığı yerden dünyayı algılamaya çalışmakla geçirir. Dakikalarca etrafını izler; hareketler, duyduğu sesler dikkatini çeker, ellerini, ayaklarını oynatabildiğini keşfeder. Böylece, hem kendi vücuduna hem de yaşadığı ortama dair bilgisi artar. İlk yaş oyunlarının en önemli amacı duyuları uyarmak ve geliştirmek olmalı. Bu sayede bebeğiniz dünyayı tanımak, anlamak ve buraya adapte olabilmek için gerekli bilgi ve becerileri kazanabilir. Bebeğinizin içinde bulunduğu aya göre gelişen becerilerini bilmek, büyüme sürecinde onu desteklemek için ne gibi oyunlar oynamanız gerektiği konusunda da fikir verecektir.
Bebeğinizin duyu organlarının gelişimi anne karnındayken başlar ve doğumdan sonraki üçüncü ayda tamamlanır. Bu zamana kadar bebeğiniz çok yakını ve çok uzağı net göremez. Çok yüksek sesler ve ani hareketler onu huzursuz eder. Bu yüzden bebeğinizin ilk üç ayında oynayacağınız oyunlarda, sınırlı duyu becerilerini göz önünde bulundurmalısınız. Karışık ve yüksek sesli, aşırı renkli oyuncakları bu dönemde bebeğinize göstermek, onu henüz fiziksel olarak hazır olmadığı bir durumla karşı karşıya getirecektir. Aşırı uyarılan bebeklerde huzursuzluk, yoğun ağlama veya uykuya dalmada sıkıntılar gözlenebilir. Bebeğinizin uyanıkken yüzüne yaklaşıp gülümseyin, yumuşak bir sesle konuşarak veya şarkı söyleyerek iletişim kurmayı deneyin. Farklı yüz ifadeleri kullanarak onunla konuşmanız oldukça ilgisini çekecektir. Kucağınıza aldığınızda sağa sola sallamak, sırtını hafifçe pışpışlayarak dans etmek onları sakinleştireceği gibi sizle fiziksel olarak yakınlık kurmasına da yardımcı olur. Bunların bir kısmı aslında anne karnında geçirdiği zamandan anımsadığı şeylerdir. Orada da annenin veya babanın sesini duyar, anne hareket ettikçe bebek de yavaşça sallanır. Benzer aktiviteleri yapmak tanıştığı yeni dünyada kendini güvende hissetmesini sağlar.
Fiziksel temas, büyüme için gereklidir. Yetimhanede büyümüş ve yeterli fiziksel temas kurulmamış bebeklerin yaşıtlarından daha ufak kaldığını gösteren araştırmalar mevcut. Bebeğinize dokunmak aynı zamanda sağlıklı ebeveyn bebek bağlanması için de çok önemli. Kucağa almak, sarılmak, okşamak bebeğinizin kendini güvende hissetmesine dolayısıyla sizle güvenli bağ kurabilmesine katkıda bulunur. Dokunma duyusunu geliştirmek için bebeğinizin vücuduna, ellerine, yüzüne veya ayaklarına dokunarak, hafifçe masaj yapabilirsiniz. Günlerini genelde sırtüstü yatarak geçiren bebeğinize bebek jimnastiği yaptırmak keyifli bir dokunma oyunu olduğu gibi, kendi kendine hareket ettiremediği kaslarının gelişmesine yardım eder. Üçüncü aydan başlayarak onu farklı dokularla tanıştırabilirsiniz. Bunlar çeşitli oyuncaklar olabileceği gibi herkesin evinde bulunan yün, kadife, ipek veya tüylü kumaşlar da olabilir.
Üçüncü ay civarı başlayan ve çok keyif aldıkları bir başka fiziksel aktivite el ve ayaklarını keşfetmektir. Bu keşifle beraber dakikalarca el ve ayaklarını inceler, hareket ettirir, oynattıkça nereye gittiğine bakarlar. Bizlere çok anlamsız ve kolay gelen bu hareketler aslında onların vücutları ve sebep sonuç ilişkisi ile ilgili ilk deneyimleridir. Bu süreci biraz daha keyifli hale getirmek için çoraplarına birer zil veya püskül takabilir veya ellerine bir kurdele bağlayabilirsiniz. Çıkan ses veya renkli görüntü onlar için daha uyarıcı ve eğlenceli olur.
Yeni doğan döneminde anne babaların en çok kullandığı oyuncaklardan biri olan dönence bebeklerin oldukça ilgisini çeker. Görme ve duyma duyularını etkin biçimde uyardığından geliştirici nitelikte olsa da, fazla kullanılması önerilmiyor. Bebekler dönence açık olduğu sürece ondan başka birşeye odaklanamadıklarından çevrelerine olan ilgileri bölünebilir. Dönence açıldığında susmaları oyuncağın son derece ilgi çekici olmasındandır. Hatta bazen istemeseler de bakmaya engel olamazlar. Bu yüzden dönence zamanını günde yarım saati aşmayacak şekilde düzenlemek, bebeklerin farklı uyaranlarla da ilgilenebilmeleri için gereklidir. Çevrelerinde keşfedecekleri pek çok şey var.
İlk ayların en keyifli sosyal gelişimi bebeğinizin gülücükleridir. Karşısındaki insanla bir bağ kurma ihtiyacı ve bunu başarmak için gülümsemesi sosyalleşmenin başladığını gösterir. Bebekler taklit etmeyi doğuştan bilirler. Bu yüzden doğduğu günden itibaren ona gülümseyen bir ifadeyle bakarsanız, söylediklerinizi gülerek söylerseniz kısa zamanda onun da karşılık verdiğini görürsünüz. Konuşurken zaman zaman farklı yüz ifadeleri kullanmak duygularla ilgili ilk ipuçlarını almaları için de ayrıca faydalı olacaktır. Yüzünüze şaşkın, heyecanlı veya üzgün ifadeler takınıp, bebeğinizin ilgisini çekebilirsiniz.
Bebeğiniz ilk üç ayın sonunda dünyaya alışma evresini büyük ölçüde tamamlar. Görme duyusunun tam olarak gelişmesiyle beraber artık hem daha uzak mesafeleri görebilir hem de farklı renkleri ayırt edebilir. Bu yüzden etrafındaki dünyayı daha yakından tanımaya odaklanır. Dördüncü aya ulaşan bebeğinizin devamlı kucakta, yüzü dışarı dönük gezmek istediğini fark edeceksiniz. 4-6 ay arası bebeğinizin en ‘kucakçı’ olduğu dönemdir ve zaman zaman ebeveynler hep böyle devam edeceğinden endişelenir. Bebeklerdeki bu yoğun kucak ihtiyacı aslında dünyayı tanıma çabasından başka birşey değil. Ancak henüz kendileri gezip dolaşacak hareket kabiliyetine sahip olmadıklarından, devamlı birinin onları gezdirip çevrede ne olduğunu göstermesine ihtiyaç duyarlar. Bu bilgiye sahip olduğunuzda bu geçici birkaç ay o kadar da zor geçmez. Emeklemeye veya yürümeye başladığı anda gitmek istediği yere zaten kendi gidebilecek ve bu kucak ihtiyacı kendiliğinden azalacak. İkinci üç ayda bebeğinizi bol bol gezdirin. Ona evi dolaştrın, farklı odaları, eşya ve nesneleri tanıtın. Duvardaki fotoğraflar, biblolar, pencereden dışarının görüntüsü, renkli arabalar, yağan yağmur, musluktan akan su, akvaryumdaki balıklar… Hepsi bebekler için yepyeni bilgiler demek. Gezdirirken kucağınızda hissedeceği temas bir yandan da hala yoğun şekilde ihtiyaç duyduğu fiziksel yakınlığı ona sağlayacak ve çevresine alışma döneminde güvende hissettirecektir. Ev dışında, doğada da vakit geçirmeye çalışın. Dolaşırken bol bol konuşun veya gördüklerinizle ilgili şarkılar uydurun. Sesinizi duymak hala çok hoşlarına gidecektir.
Motor becerilerin gelişimi dördüncü aydan itibaren oldukça hızlanır. Elleriyle kavrama refleks olmaktan çıkar ve bilinçli uzanmalar başlar. Bu sayede istedikleri herşeyi tutabilir, inceleyebilir ve ağızlarına götürebilirler. Onlara ağızlarına sokarak keşfedecekleri temiz oyuncaklar verebilirsiniz. Bebeğinizi uyanık olduğu zamanlarda yüzükoyun yatırmanız boyun kaslarının gelişimine faydalı olur. Kollarının üzerinde kalkmaya çalışmasını teşvik etmek için önüne, sağa sola dönmeyi denemesi için yan taraflarına oyuncaklar yerleştirebilir ve mobilitenin ilk denemelerini gözlemleyebilirsiniz. Bazı bebekler yüzüstü yatmaktan hoşlanmazlar. Sizin bebeğiniz de bu duruma karşı çıkıyorsa onunla birlikte yatmayı, konuşmayı veya şarkı söylemeyi deneyin. Birlikte bir oyuncağı da inceleyebilirsiniz. Sizi yanında görünce daha rahat hissedip orada kalmayı kabul edebilir.
Bu aylarda çevredeki seslere bebeğiniz için ilgi çekicidir. Dokununca veya sallayınca ses çıkaran oyuncakları severler. Sesli oyuncaklar onları eğlendirdiği gibi sebep sonuç ilişkisi kurabilmelerine de yardım eder. Siz de onunla el çırpma, zil sallama oynayabilirsiniz. Karşısında durup kendi ellerinizi çırparak ses çıkarabileceğiniz gibi, onun ellerini tutup birbirine vurarak ses çıkarmayı da öğretebilirsiniz.
Her türlü uyaran yeni olduğundan, siz de hayalgücünüzü kullanarak farklı oyunlar yaratabilirsiniz. Yüzüne yakın biryere ufak bir ayna yerleştirerek kendini keşfetmesine olanak sağlayın. Odanın bir köşesinden baloncuklar yapıp ona doğru üflerseniz balonları izleyerek heyecanlanacaktır. Ellerini veya ayaklarını tutup, buraya bir kuş konmuş oynayabilir, onu havada uçurabilir veya hafif bir müzikle dans edebilirsiniz. Böylece fiziksel temas ihtiyacını da karşılamış olursunuz. Bu aktivitelerin çoğu size çok basit gibi gelebilir. Hatta bunların oyun bile olmadığını düşünebilirsiniz. Hele de son dönemde ortaya çıkan zeka geliştirici oyunlar kavramını göz önünde bulundurursak masaj yapmak veya konuşmak çok sıradan gibi algılanabilir. Oysa bebekler için tüm bu uyaranlar yenidir ve zeka gelişimi için faydalıdır. Duyularını ve algılarını çok zorlayıp onu hazır olmadığı oyunlarla tanıştırmak yerine, kısıtlı becerilerini güçlendirecek aktiviteleri seçin. Yaşı ilerledikçe onu daha komplike, kurallı veya eğitici oyunlarla tanıştırabilirsiniz elbette. Ama ilk yıl oyunlarının hedefi dünyaya adaptasyonu kolaylaştırmak olmalı.
İkinci 6 ayda bebeklerin en belirgin yeni becerisi tek başına hareket özgürlüğüdür. Kendi başına oturabilmeyi başaran bebekler için bir sonraki hedef artık istedikleri yere kimseye ihtiyaç duymadan gidebilmektir. Keşfetmenin ve dünyayla tanışmanın önemli bir adımı olan hareketlilik başta sürünerek veya emekleyerek, tek başına ayakta durarak, sonra da yürüyerek gerçekleştirilir. Bebekler bu aylarda özellikle hareketli olmaya odaklanacağından, ebeveynler de oynadıkları oyunlarla onları destekleyebilirler. Bebeğinizi yere oturtup biraz uzağına koyacağınız bir oyuncakla, onu ilerlemekle ilgili motive edebilirsiniz. Aynı şeyi ondan biraz uzakta yere oturup kendinize çağırarak da deneyebilirsiniz. Sürünerek veya emekleyerek size ulaştığında onu kucağınıza alıp keyif alacağı oyunlar oynamaya devam edin. Sonucunda hoşuna giden birşeye ulaşırsa, bir dahaki sefer tekrarlamak için isteği artacaktır. Ayağa kalkmaya çalışmak bebeklerin içgüdüsel olarak yaptıkları bir hareketttir. Daha üç aylık gibi küçük bir yaştan itibaren bebekler kucakta ayaklarını anne babalarının dizlerine koyup destekle ayakta durmaya çalışırlar. Altıncı aydan sonra bebeğinizin kaslarının gelişim düzeyine göre, ayakta yapılan aktivitelerle tanıştırabilirsiniz. Arkasından destekleyerek sehpaların üzerindeki eşyaları karıştırmak, cam kenarına tutunarak dışarıyı izlemek veya ellerinden tutarak yavaşça ayağa kaldırmak gibi. Oyuncakçılardan alabileceğiniz aktivite masaları üzerlerindeki ilginç, müzikli ve ışıklı düğmelerle dikkatlerini çeker ve aynı zamanda ayakta durmalarını da teşvik eder. Bebeklerin yürümeyi öğrenmesi için sıkça kullanılan yürüteçler zannedilenin aksine çok da faydalı değildir. Her çocuk hazır olduğunda kendi başına yürüyebilir. Ancak bunun için kaslarının yeteri kadar güçlenmesi, vücudunu doğru şekilde koordine edebilmesi ve hatta kendini koruyarak düşmeyi öğrenmesi gerekir. Yürüteç aslında kendi başına kazanması gereken tüm bu becerileri sınırlar. Bu yüzden yürüteç kullanan bebekler yürümeye başladıklarında daha kontrolsüz düşebilir ve yaralanabilirler. Yürüteç aynı zamanda bebeklerin zamanından önce ayağa kalkmasını sağladığından, keşif süreçlerini de olumsuz etkiler. Bir anda sahte bir hareketlilik kazanan bebek, bunun heyecanıyla evde bir o yana bu yana ilerler. Oysa yürüteç kullanmayan bebekler yerde oynayarak veya emekleyerek çok daha fazla yeni uyaranla tanışır. Genel olarak bakıldığından yürütecin aslında faydasından çok zararı vardır. Takılıp düşmeye neden olabileceğinden fiziksel olarak da tehlikelidir. Hareketliliğin arttığı bu dönemde bebeğinizin işini kolaylaştırmak için evin düzenini bir süre ona göre yeniden düzenleyebilir, rahat hareket edebileceği, daha az tehlikeli bir hale getirebilirsiniz.
İkinci altı ayda bebeklerin öğrendiği bir başka önemli kavram de sebep sonuç ilişkisidir. Artık olan olayların tesadüfi olmadığını, yapılan birşeyin belli bir sonuca yol açtığını anlayabilirler. Bu yüzdendir ki, mama sandalyesinde otururken ellerindeki çatalı veya oyuncağı ellerinden bırakır ve arkasından bakarlar. Tekrar verirseniz tekrar atarlar ve bunu defalarca yapabilirler. Yetişkinlerin çok anlamsız bulduğu hatta sinirlendiği bu davranış onlar için öğretici bir oyundur. Bu oyun sayesinde neyin neye neden olduğunu keşfetme şansı yakalarlar. Tekrarın başka bir işlevi de, her seferinde aynı sonucu alıp almayacaklarını denemektir. Bu da dünyayla ilgili önemli bilgidir. Böyle bakınca çok da anlamsız gelmiyor değil mi? Sebep sonuç ilişkisini kavrayabilmeleri için günlük hayatta pek çok fırsat vardır. Musluğu açınca suyun akması, ışık düğmesine dokununca odanın aydınlanması, ağladığında annenin gelmesi sebep ve sonuçları gösterir bebeklere. Evde birlikte gezip, buna benzer örnekleri ona anlatabilir ve beraber deneyebilirsiniz. Kendilerinin de bunu tecrübe edebilmeleri için onlara düğmesine basınca fırlayan oyuncaklar, ittirince giden oyuncak arabalar, sallayınca ses çıkaran objeler verebilirsiniz.
Bebekler ilk yıllarında kendilerini genelde ağlayarak ifade ederler. Henüz konuşamadıklarından, ağlama onların ihtiyaçlarını ifade etme şeklidir. Yaklaşık 5 aylıken gözlemlemeye başlayacağınız agulama, ağlama dışında kullandıkları tek sözel iletişim şeklidir. Bebeğiniz anlamsız da olsa bazı sesler çıkartırken siz de onun karşısına oturun ve onu taklit etmeye çalışın. Böylece karşılıklı iletişimin ilk tecrübesini paylaşmış olursunuz. İçerik manasız olsa da, sırayla konuşmak, karşıdakini dinlemek gibi kavramlarla onu tanıştırmış olacaksınız. Bu dönemde dil gelişimini destekleyecek oyunlar ve aktiviteler, 2 yaş civarı başlayacak olan konuşma için bir temel oluşturur. Bebekler taklit yoluyla öğrendiklerinden, yapabileceğiniz en güzel şey onlarla bol bol konuşmaktır. İşin içine biraz da eğlence katmak için kuklaları veya oyuncakları konuşturabilirsiniz. Böylece görsel olarak da ilgisini çekmiş olursunuz. Birlikte kitap okumaya bebeğiniz oturmaya başladığı andan itibaren başlayabilirsiniz. Bol resimli, renkli, sesli ve hatta içinde bazı dokular olan kitaplar hem uyarıcı ve öğretici olur hem de siz ona okudukça dil gelişimini destekler.
İlk yıllında bebeğiniz için aslında her türlü aktivite öğretici ve eğlenceli birer oyundur. Çünkü herşey onlar için yeni ve heyecan verici. Bu yüzden aslında pahalı oyuncaklar almaya hiç gerek yok. Evinizde bulunan, günlük yaşamınızda kullandığınız herşey bir oyuncak yerine geçebilir. Tencere, tava ve kaşıkları birbirine vurarak ses çıkarmaya bayılırlar, çekmeceleri karıştırmaktan çok hoşlanırlar, plastik bardakları içiçe koymak, dergilere bakmak, eski gazeteleri yırtmak, anahtarları sallayarak ses çıkartmak, hava sıcaksa suyla oynamak onlar için oldukça eğlenceli, bir o kadar da öğreticidir. Çünkü aslında düşünürseniz ilk yılda öğrenmeleri gereken temel bilgi ve beceriler dünyaya dair genel bilgiler, günlük hayatın nasıl işlediği, sebep sonuç ilişkileridir. Ve tüm bunlar da evinizde mevcuttur.
Günümüzde anne babalar çocuklarıyla birebir vakit geçirmek konusunda oldukça dikkatli. Özellikle ilk iki senede sağlıklı ebeveyn bebek bağlanmasının gerçekleşebilmesi için geçirilen birebir ve kaliteli zaman gerekli tabi ki. Ancak her konuda olduğu gibi burada da dengeli olabilmek önemli. Eğer bebekler yalnız zaman geçirmeyi hiç deneyimlemezse, ilerde bu konuda sıkıntı yaşayabilirler. İlk aylardan itibaren bebekler yataklarında veya güvenli bir yerde kendi hallerine bırakılmalı. Tüm ihtiyaçları karşılanmış bir bebek zaten oldukça huzurludur ve kendini oyalamak konusunda yeterlidir. Yatağında yatıp etrafını izler, ellerine ayaklarına bakar, varsa etraftaki oyuncaklara uzanmaya çalışır ve kendiyle yalnız olmanın tadına varır. İkinci altı aylık dönemde de bebeğinizi yerde bir halıya veya oyun parkına oturtup, onu oyuncaklarıyla yalnız bırakabilirsiniz. Böylece sizin yönlendirme ve oyalamanıza ihtiyaç duymadan kendini eğlendirmeyi ve keşfetmeyi deneyimleyecektir. Tüm bu erken adımlar hayatta onun çok işine yarayacak ufak detaylar aslında.
Beyindeki nörolojik gelişimin en fazla olduğu yaş ilk yıldır. İlk yılında bebeğinizi ne kadar çok uyaranla karşılaştırırsanız, o kadar sinirsel bağlantı meydana gelir. Daha fazla uyaran alan bebeklerin yenilikleri algılaması, yorumlaması, adapte olabilmesi, problem çözme becerileri aynı oranda gelişir. Hem zeka gelişimi, hem de hayata hazırlık anlamında oyun çocukların en büyük kaynağıdır.
Uzman Klinik Psikolog, Burcu Gençer