Haberler

Duygusal Bir Fotoğraf Çekim Hikayesi

Geçen sene aylar boyunca planlamalarını yaptığım workshoplara katılmak için ( ve hatta itiraf ediyorum birazda gezip görüp alışveriş yapmak amacıyla) gittiğim New York’da dokuz aylık Deniz bebiş ve ailesiyle birlikte çok keyifli bir dış çekim gerçekleştirmiştik. Kendisi de blogger olan Deniz’in annesi Ayça blogunda fotoğraf çekimimizin hikayesini çok keyifli bir dille anlatmış. Birçok aile benden bebek/çocuk diş mekan çekimleri hakkinda bilgi istiyor, Çekimlerin teknik değil de duygusal boyutunu merak eden anne babalar icin bu yaziyi paylasmak istedim. Keyifle okuyacağınızı tahmin ediyorum:

Cesur Deniz’in İlk Fotoğraf Çekimi

UE5A4148-2

Amerika’da yaşadığımız süre içinde ne hamileliğimde, ne doğumumda, ne de Deniz’in bebeklik sürecinde profesyonel fotoğraf hizmeti almadım. Aslında Amerika’da özel günlerde profesyonel fotoğraf çekimi yaptırmak bizden çok daha yaygın. Amerikalı arkadaşlarımız her Noel’de, Şükran Günü’nde hiç aksatmadan çocuklarının birbirinden güzel fotoğraflarıyla süslü kartlarını gönderirlerdi. Buzdolabımızda bizim oğlanlar dışında tanıdığımız tüm çocukların resmi vardı. Ama belki böyle bir alışkanlığımız olmadığından, belki de tanımadığım yabancı birine en özel anlarımı çektirmek bana tuhaf geldiğinden bir türlü bu işe kalkışmadım. Önyargılı olduğunuz bir şeyi kırmak için güvendiğiniz birinin müdahale etmesi şart oluyor bazen…

UE5A4142-2

Daha Deniz doğmadan fotoğrafçı arkadaşımız Çiğdem eşiyle New York’a gelme planları yapıyordu ve ben o günü dört gözle bekliyordum. Gelmelerine az bir süre kala arkadaşlar eviniz küçük, bebek de var, bir de biz yük olmayalım demeye başladılar. Ama ben onlara Deniz’i paslayıp sabahları bir iki saat daha fazla uyumanın hayalini kurduğum için böyle bir kibarlığa göz yummadım tabii ki. Bize geldiklerinde Cesur Deniz dokuz aylıktı, aylardan Eylül’dü. Haziran ve Eylül, New York’un doyasıya keyfini çıkarabileceğiniz en güzel iki ay…

Çiğdem bavulları salona yığar yığmaz devasa kamerasını çıkartıp başladı Deniz’in fotoğraflarını çekmeye.  Aman dedim bizim oğlan alışkın değil kameralara, sakın ortalıkta bırakma yoksa cihazin maruz kalacağı tükürüklerden ben sorumlu değilim. Güle oynaya geçen ilk birkaç günden sonra Çidoş yanıma geldi. Ayça kırılmaca gücenmece yok diye söze başladı. Allah!!! dedim Deniz kamerayı kırdı, bizden parasını isteyecek, yandık ki ne yandık! Neyse ki hemen konuya girip kalp krizi geçirmemi engelledi. Deniz’in albümüne bir göz attim, fotoğraflarınızın hiçbiri net değil. Benim bir günüm tamamen boş, hadi Deniz’i de alıp diş mekan çekimi yapalım dedi. Diş mekan çekimi?? diye sordum. Canım benim hep beraber güzel bir mekana gidelim, fotoğraflarınızı çekeceğim diye anlayacağım dile tercüme etti sağolsun. Ben tabii ki her zamanki önyargımla ayak diredim. Amaaaan Çidoş başıma iş açma, biz poz falan veremeyiz, doğal olmaz, yorma bizi diye burun kıvırdım. Sağolsun Çiğdem pes etmedi, benim üşengeçliğime pabuç bırakmadı ve sonunda bizi ikna etti.

IMG_5096-2    IMG_5122

Şimdi düşünüyorum da iyi ki de ısrar etmiş. Tabii ki doğduğundan beri, ilk çocuk olmasının da verdiği heyecanla Deniz’in her anını fotoğraflamaya çalışıyorduk. Deniz esnerken, salya akıtırken, ayağını tutarken, kitaplari kemirirken, babasının burnunu ısırırken… konulu yüzlerce fotoğraf çıkarabilirim arşivlerden. Ama bunlar hep cep telefonu ile alelacele çekilmiş, netlikten nasibini alamamış son derece amatör fotoğraflardı.

Sonunda bir Cuma akşamı, güneş batmadan hep beraber okyanus kenarındaki Long Beach’e, “dış mekan çekimine” gitmeye karar verdik. Şansımıza o gün hava rüzgarlıydı ve uçsuz bucaksız kumsalda kimsecikler yoktu. Özel olarak kapatmak isteseniz bu kadar boşaltamazsınız sahili. Meriç’le üç yıllık Amerika maceramız boyunca sahili ilk defa böyle bulmanın verdiği heyecanla fotoğraf çektirmeye geldiğimizi unuttuk. Başladık çocuklar gibi Deniz’le kumlarda itişip kakışmaya, yavrucağı havalara fırlatmaya, sarılıp koklaşmaya…

IMG_5091    IMG_5097

Neyse ki Çiğdem çekim yaparken çok sakin. Ya da bizi böyle kabul etti de müdahale etmedi bilemiyorum. Bu kadar sabırlı olmasa bizi hızaya sokmaktan sıkılıp, arkadaşlar hadi ama bırakın şimdi suya ayaklarınızı sokmayı aaaa deyip saçını başını yolabilirdi! Muhtemelen çekim konusunda kendi ısrarcı olduğu için ya sabır dedi ve o şartlarda dahi muhteşem karelerimizi yakalamayı başardı. Ancak yiğidi öldür hakkını yeme demiş atalarımız.  Bu süreçte Çiğdem’i profesyonel anlamda geliştirdiğimiz bir gerçek. Zor şartlarda fotoğraf nasıl çekilir, bebeğini sevmekten poz veremeyen çiftler nasıl adam edilir, dikkati dağılmış çiftlere nasıl çekimde oldukları hatırlatılır konularında kendisini eğittiğimiz için ailecek bir teşekkürü hak ettiğimizi düşünüyorum. Yanılıyor muyum?

UE5A4200-2

Sevgili Sobutay ailesine teşekkürü bir borç biliyorum:) Ayçanın blogunu ziyaret etmek isterseniz linke tıklamanız yeterli.

http://parmagiminucundakiler.com/2014/12/17/cesur-denizin-ilk-fotograf-cekimi/

Sevgiler, Çiğdem Karabacak

www.cigdemkarabacak.com

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir