Haberler

Benim Uzun Hikayem!

Bir sonbahar hikayesi benimkisi… Mücadelelerle, gözyaşı, hırsla, nefretle aşkla dolu bir hikaye… Acının gözyaşına, gözyaşının çileye, çilenin isyana, isyanın hüsrana, hüsranın boşluğa; sonra yeniden yanan ışığa, sükunete, umuda, Umutların Mira Naz’a döndüğü uzun bir hikaye. Yaşanırken gerçek, anlatırken masal; sanki yaşanmamış gelen, hatırlanan her an boğazda kocaman düğümler yaratan, gözyaşı hep pınarın ucunda hazır; benim hikayem.

Evet nihayet karar verdik. İnsan ne yaşayacağını bilemediği için evliliğin üzerinden biraz zaman geçmesini bekler. Sanki karar verdiğimiz an rüyalar, hayaller gerçeğe dönüşecek sanır. O bebek kokusu burnunun ucunda bekler.. Bekler…Bekler….Ve ilk hüsran; karar verdikten sonra yaşanan ilk geceden sonraki ilk adet döneminde yaşanır. O kadar emindim ki hamile kalacağıma, aksi bir şeyin olma olasılığı var mıydı; hiç zannetmiyorum!!! Ama olmamıştı işte. Hemen araştırmalar, araştırmalar… Evet olmaması normalmiş. Devam çalışmalara… O da ne 6 ayın sonunda bir terslik olabilir miydi caba? Yani olabilir olamaz. Yılmadan usanmadan devam çalışmalara, kafalarda kocaman soru işaretleri ile.Ve artık 1 yıl sonunda doktorun odasındayız. O da ne bir terslik olabilir mi gerçekten. Yaşadığım endometriyozis ameliyatı benim hayallerimi suya düşürebilir mi? Evet!!! Ne yapacaktım şimdi. O kadar yabancı bir duyguydu ki yaşadığım. O kadar benim hikayem değildi ki.. Ne yapacaktım şimdi. Olamaz bu sürece hazırlıklı değildim. Ben hemen hamile kalıp çocuk yapmayı, doğurmayı, kucağıma almayı hayal etmiştim. Bu da neydi… Bunun adı Tüp Bebekti. İlk şoku atlatmak baya zamanımı alsa da yeni bir süreç, yeni bir ben yeni bir biz bekliyordu hikayemizi. Bitmek bilmeyen araştırmalar, doktor ziyaretleri ve evet sonuç Tüp Bebek… Kaçış olmadığını anladığınız o an, başka çözümünüzün olmadığını bilmek sizi yeniden kamçılıyor ve yeniden en başa dönüyorsunuz. Sanki o  yıl hiç yaşanmamış ve siz yeniden aynı azimle çalışmalara başlıyorsunuz. Bir farkla !!! Artık çocuk yapmak için çabalayan 2 kişi değil 3 kişisiniz. Bu çalışmalarda başınızda bir patronunuz var ; doktorunuz 🙂 İlk etapta tuhaf geliyor insana ama öyle. Sizin gecelerinize karar veren, yöneten yeni patronunuzla beraber + ilaçlarınız + kafalarda bir sürü soru işaretleri +eğer bu durumu biliyorsa çevreniz , hemşireleriniz ve yeni umutlarınızla yeni bir siz… Ben çevreme söylememeyi tercih etmiştim. Nedeni ise herkese sürekli tedavi aşamalarını, test sonuçlarını anlatmak istemediğim içindi. Zaten yeni, hiç tanıdık olmayan, maddi manevi zor bir süreç yaşıyordum. Hiç kimseye bir şeyler anlatacak gücüm kalmıyordu. Çünkü o güç bana ve eşime lazımdı!

Önce aşılama yapılmasına karar verildi. Sonucu almak için o 12 gün geçmek bilmedi. Sonuç günü geldi.. “0” !!! Hüsran, boşluk… İlk söylediğim cümle “Allah’ım ben ne yapacağım şimdi? olmuştu. Öyle dipsiz bir kuyuya düşüyorsunuz ki, düşünün karanlığı bile göremiyorsunuz. Gözyaşları, umutlar hepsi yerle bir. Sonra 2. aşılama… Yine o 12 gün… Yine hüsran, gözyaşı ve bilinmezlik. Artık ben kendimi kaybetmiştim. Şimdi geriye dönüp baktığımda, hayatımın o dönemini “Hırsla bir projeyi hayata geçirmeye çalışan bir kadın” olarak tanımlayabilirim. Duygu sadece sonuca odaklıydı. Kendimi kaybetmiştim. Hayır benim de çocuğum olmalıydı, ben de diğerleri gibi olacaktım: Normal !!! Bence Tüp Bebek tedavisi gören, tedavisi uzamış kişilerin yaşadığı duygu yoğunluğu benimkine çok yakındır eminim.

Büyük gün benim için Tüp Bebeğe geçiş oldu.. Yine bir şuursuz güç toplama dönemine girmiştim. Yeni bir sürece hazırlanıyordum ama nasıl… Sağlıksız, ama o zaman çok sağlıklı olduğunu düşündüğüm bir ruh haliyle tabii ki! Aşılamadan biraz daha uzun ve biraz daha farklı bir süreç yaşadım… Yine 12 gün… “315” Bu sonuç… Yani hamileydim… Aman Allah’ım bu nasıl bir duygu biliyor musunuz?“

Evet artık istediğim sonucu almıştım… Elim ayağım titriyordu. Düşünsenize mücadele ile geçen 2 koca yıl. Bitmek bilmeyen dua ve yakarışlarla geçen… O kadar mutluydum ki size anlatamam. Gerçekten anlatamam. Şu anda yazarken bile boğazımda bir düğüm… O kadar yavaş hareket ediyordum ki. Aman bebeğime birşey olmasın. İnsan o kadar yıldan sonra buldumcuk oluyor tabii. Bütün hayatımı ona göre organize etmeye başlamıştım. Kalp atışlarını duyduğumda bir kez daha mutluluktan havalara uçmuştum. Artık hayatımın tek konusu vardı… “Karnımdaki Bebek”

Günler günleri kovalıyordu. Nerdeyse hamileliğimin 7. haftasına gelmiştim. Bankada iş hayatıma devam ediyordum. Bir gün… Pembe bir akıntı gördüm… Eeeee… Bu da neydi ki şimdi… Normal olabilirdi tabii de… Ama ya bir terslik varsa… Koşarak doktora gittim. Canım doktorum Asena Ayar… Herşey yolunda merak etme ama istirahat etsen iyi olur dedi… 1 hafta rapor… Ben sağdan sola bile dönmeden yattım tabii. Bu arada tedbir amaçlı bir iğneye de başladık. Neyse artık raporum dolmak üzere tabii. Ve yine kanama… Bu sefer bir öncekinden çook daha fazla. 1 ped dolduracak kadar. Tekrar canım doktorum… Yine istirahat, yine iğne… Böyle tam 11 hafta geçirdim. Zaman zaman artan kanamalar… Ve tabii psikolojim o kadar bozuldu ki; sürekli bir şey olacak korkusuyla yaşadım. Elim karnımda dualarla… Hamileliğimin 15. haftasının sonlarına doğru artık yavaş yavaş işe başlayabilirsin dedi doktorum. Ama artık ben normal değildim. Eşimi, evimi, hayatımı, bütün herşeyimi karnımdaki bebeğime adamıştım. Benim için tek o vardı. Ona hiçbirşey olamazdı,olmamalıydı… Ama oldu!!! 16. haftada gelen kanama keseyi deldi ve suyum gelmeye başladı. O an yaşadığım kanamayı size anlatamam… Ayaklarımın altında ufak bir göl vardı. Ve hiç durmuyordu kanamam. Yaşadığım olayın vahametini eşimin yüzünden anladım. Düşünsenize soğukkanlı bir adam nasıl panik olabilir ki! Hemen hastaneye yattım. Kan takviyesi yapılabilir denildi yaşadığım kan kaybından ötürü.. Ama kanımda yapılan tahliller sonucu hiçbir azalma yoktu… Bu kısmı hiçbir zaman algılayamadım. Bu kadar kan nereden gelmişti ki o zaman?

Hastaneden çıktım. Belki kendi kendine düzelebilir dedi doktum Asenam… Ama olmadı. 2 yıl çaba, tedaviler boşa gitti. Tutamadım onu içimde… Bebeğimin içimde olması için verdiğim mücadeleye, hastane odasında karnımdan çıkarmak için verdim. Tam 3 gün… Her gün… Dua ettim artık çıksın diye. Bu kadar severken ve bu kadar gitmesini istemezken tıbben yapılacak birşey kalmadığı için vedalaşmak zorunda kaldım bebeğimle… Bundan sonra ne mi oldu… Benim için dünya durdu… Yaşamak, sadece nefes alıp vermek oldu…

Aylar ayları kovaladı… Unutulabilir mi böyle bir acı… Hayır. Hala yüreğimde taşıyorum onu. Ama hayat devam ediyor. İsyan ettim tabii ilk günler ama sonra bu isyanımdan utandım. İnsanlar doğmuş evlatlarını toprağa veriyordu. Aile davulla zurnayla oğlunu askere gönderiyor , sonra cenazesini alıyordu. Neye inanırsa inansın insan, dini ne olursa olsun böyle dönemerde bir tek o inanç oluyor yanınızda. Benim inancım daha da arttı bu süreçte. Dualarımı hiç bırakmadım. Bu bana bir dersti. Böyle acı bir olayı yaşadım, çünkü hayattan ders almam gerekiyordu. İnsanın yaşadığı kötü olaylara artık çıkarılması gereken dersler olarak bakmaya başladım. Bu başımıza neden geliyor? Düşünmek lazım!!! Tabii bu noktaya gelmem çok kolay olmadı. Çok uzun süre depresyondan çıkamadım… Testler testler testler. Ne araştırmalar… Genetik incelemeler. Neden böyle oldu, bu kanamalar nereden gelmiş olabilir? Aklınıza gelecek bütün tahlil ve testleri yaptırdık eşimle. Sonuç ne mi çıktı? Herşey normaldi. Bu olayın olmasını gerektirecek hiçbir bulgu yoktu vücutlarımızda!

Sonra yeniden cesaretimi topladım. 2. tüp bebek denemeye karar verdim. Ve tekrar aynı ekip çalışmalara başladık 🙂 Eşim benim hiçbir dediğime itiraz etmiyordu. Çünkü ben kendimi kaybetmiştim. Mantıklı, sağlıklı düşünemiyordum. Onu bir kenara bırakmıştım. Yine sadece ben ve bebek… Tekrar hamile kalırsam prensesler gibi yaşayacak, istifa edecek, günlerimi yatarak keyifle geçirecek, elimi soğuk sudan sıcak suya sokmayacaktım. Eşime de söyledim

– Tatil falan yok… Hamile kalırsam yine bizim için hayat duracak, haberin olsun.

Yine o 12 gün. Sonuç “0” … Nasıl yani… Ben hamile değil miyim? Bu kadarı da olmaz pes yani dedim. Bir insanın başına bu kadarı da gelmez. Kafamı toparlıyamıyordum artık. Sürekli uğultular, ağlamalar… Önce eşime boşanmayı teklif ettim tabii. Tabloya bakarsak bundan sonraki süreçte çocuğum olmayacaktı. Ve bu ona haksızlık olurdu. Tabii ki kabul etmedi. Tatile çıkmayı teklif etti.

Ve 1 hafta süren fiziken ve ruhen kendimi zorladığım bir tatil yaptım. Valizleri taşıdım, balkonları yıkadım, evi temizledim, denizde çılgınlar gibi yüzdüm, alkol ve sigaranın haddi hesabı yok tabii. Günde 3 saat uykuyla günleri geçirdim. Regl tarihim de geçiyordu. Bu arada Tüp Bebek merkezinden neden negatif olduğuna dair gelin görüşelim diyorlardı. O sayfayı kapatmıştım artık kendimce. Gitmeyecektim. Sonra kardeşim dedi ki, abla git, görüş o kadar para ödendi, sor bakalım neden olmayabilirmiş. Kabul ettim, gittim. Şahane tüp bebek doktorlarından biri ; Nur Dokuzeylül… Hep güzelliğiyle, iyi niyetiyle, sevgisiyle hep benim yanımda oldu. Hürrem hala regl olmamışsın belki kistlerin hortlamıştır tekrar gel ultrasonla bakalım dedi doktorum. Ve… Bana bebeğin kalp atışlarını dinletti. HAMİLEYDİM… Ya bu nasıl bir mucize biliyor musunuz? Doktora dedim ki kandırmayın beni. Doktor da dedi ki acaba kim kimi kandırıyor, nerdeyse 7 haftalık hamilesin. Ya ben ağlıyorum, eşim, doktor, hemşireler herkes ağlıyordu. Bu gerçekten mucizeydi… Tahlil sonucum “0” çıkmıştı ama. “1” bile değil bu nasıl olabilirdi. Tahlili çok büyük bir hastanede yaptırmıştım. Bu imkansız bir olaydı ama olmuştu. 7 haftalık hamilelikte o dönem yapılan bir testin sıfır çıkma ihtimali yok dedi doktor bana. Test yanlıştı. Ya düşünebiliyor musunuz ben hamile olmadığımı düşünerek yaşadım, ağladım haftalarca ve meğersem bebeğim benimle birlikteymiş.

Ve düşündüm dedim ki. Bu da bana Allah’ın verdiği bir ders oldu. Hamile kalırsam şöyle yapacağım, böyle yapamayacağım diye söylenip durdum. Ve bana Allah dedi ki, “Sen ne dersen de, ben ne emredersem o olur”  Düşünsenize ben hamile olmadığımı bilmeden o kadar çok şey yaptım ki, hamileyken bunları yapsam çocuğum kesin düşer derdim. Ben çalışmaya da normal hayıtıma da devam ettim. Tabii içimde hep bir korku vardı. Önceki düşükten dolayı bir perinatoloğa(riskli gebelik uzmanı) gitmem gerekiyordu.Hayatımın en önemli insanı Prof. Dr. İbrahim Bildirici ile bu noktada tanıştım. Dünyada tanıdığım en iyi insan ve doktorlardan biri. Ruhu, insanlığı, işindeki tecrübesi bambaşka. Ya ne olursa olsun, kim olursa olsun doktor çok önemli.12. haftada rahmime tedbir amaçlı bir dikiş atıldı. Bütün bu süreçte telkinleriyle, bilgi birikimi, tecrübesiyle bana öyle bir destek verdi ki hep söylüyorum önce Allah sonra İbrahim Bey sayesinde kavuştum bebeğime. Hep pozitif şeyler düşündüm. Yaşadığım tecrübeler bana çok büyük birer ders oldu. En başta söylediğim gibi umutların yeniden yanan ışığa, sükunete, umuda, Umutların Mira Naz’a döndüğü uzun bir hikayeydi benimkisi.

Bu hikaye burada bitti mi dersiniz? Yeni bir sayfa açıyorum hayatımda. Bir çocuk sahibi olabilmek için uğraştığım yıllar boyunca evladımı kucağıma almanın verdiği mutluluğun her dakika şükrünü yaşarken, Allah bu sabrımın mükafatını ikinci bir bebekle müjdeledi. Hiçbir çaba sarf etmeden, yeni bir tüp bebek tedavisi görmeden kendiliğinden hayatımıza giren bir mucizenin şükrünü yaşıyorum şimdi de… Ama şimdi siz yol üstünde ikinci bebek maceralarıma yakınen tanık olacaksınız. Allah kimsenin dualarını boş çıkarmasın, her dileyen isteyen kadına bu mucizeyi yaşatsın…

Buraya kadar sabırla okuduysanız eğer size bu yazıda tanıdık gelen birşeyler olmuş demek ki. Ben bunları hiç kimseye anlatmazken, neden burada apaçık yazdım? Düşünsenize aile bireylerimin çoğu bu hikayeyi bu şekilde okuyunca çok şaşıracaklar, çünkü sizlerle aynı anda öğrenmiş olacaklar. Onlara da bir sürpriz oldu bu 🙂 Benimle aynı ya da benzer süreçleri yaşayan insanlar umutlarını hiçbir zaman yitirmesinler diye yazdım. Sizlerin hayatına azmimle umudumla 4 senelik mücadelemle, hatalarımla, günah ve sevaplarımla örnek olsun diye yazdım. Umudunuzu yitirmeyin, mücadeleye devam…

Sevgiler

 

Check Also

Anne Sütü Sağılması ve Saklanması

Sütünüzü sağma, saklamada ve tekrar bebeğinize sunmada pratik ipuçları: Sütünüzü sağmaya başlamadan önce ellerinizi iyice …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir